30 Kasım 2011 Çarşamba

Ubuntu


   2007-2008 sezonuna girerken tarihinin en kötü sezonlarından birini geride bırakan Boston Celtics, genel menajer Danny Ainge'in mucizeleri sayesinde yeni sezona şampiyonluk parolasıyla başlıyordu. Celtics'in kaptanı Paul Pierce'ın yanına Seattle'dan Jesus Shuttlesword adıyla nam yapmış kusursuz şutör Ray Allen ve Minessota ellerinden NBA'in en ateşli, en korkunç adamlarından Kevin Garnett eklenmişti. Kariyerlerinde en az on yılı geride bırakmış bu üç yıldızın Boston'da toplanmalarının yegane sebebi belliydi: yüzük. Sayısız kez All-Star seçilmiş, defalarca All-NBA kadrolarına dahil edilmiş, MVP, En İyi Savunma Oyuncusu, sayı krallığı ve benzeri bütün ödüllerde başarı kazanmış bu üçlünün tek eksiği parmaklarında parlaması için uğraştıkları o yüzüktü. 

   Ve Doc Rivers "Ubuntu"yu getirdi. Afrika Bantu dilinde kolektif başarının bireysel başarıdan önemli olduğunu vurgulayan bir terim. Bunu takımın her maç, her antrenman öncesi toplanıp ellerini birleştirerek bağırdığı "1,2,3,Celtics"in yerine koydu; 1, 2, 3, Ubuntu. Artık takımda hiç bir egonun hükmü kalmamış, herkes takımın yararına olan ne ise onun için uğraşıyordu. Kariyerlerinde 20 sayı ortalamasının altına düşmemiş yıldızlar artık istatistik peşinde değildi, egolarından arınmışlardı. Kenardan gelen Eddie House bile eline gelen topu potaya atmıyordu (en azından ilk topu). Takımın lideri kaptan Paul Pierce, savunmanın başlangıç noktası Kevin Garnett ve işleyişin kusursuzluğunu sağlayan Ray Allen'ın çevresinde oluşturulmuş, Rajon Rondo, Tony Allen ve Kendrick Perkins gibi genç, James Posey, PJ Brown ve Sam Cassell gibi tecrübeli oyuncuların yerleştiği bir kadro mevcuttu. Herkes takım için kendisinden fedakarlık etmekten çekinmiyor, görev aldığında terinin son damlasına kadar savaşıyordu. Bu, sezon sonunda gelen, LA Lakers'ı sahadan silerek alınan zaferin, şampiyonluğun mimarıydı. Ubuntu Celtics'in karakteriydi. 

   O günden beri geçen yıllar içerisinde takımda değişiklikler oldu: gelenler, gidenler, yaşlananlar, emekli olanlar, sakatlananlar... Şampiyonluğu tekrar yaşayamadık. 2010'da çok yaklaştık ancak yeterli olmadı. Artık şu anda varolan kadroyla yüzük hayalinin çok düşük bir ihtimal olduğunun da farkındayız, lakin bu neyi değiştirir? Önemli olan ruh değil mi? O geleneği yaşamak, yaşatmak değil mi? Boston'a adımını atan artık ne yapması gerektiğinin farkında. Kazanması önemli değil, ama o yeşil formayı giydiğinde terlemek, savaşmak zorunda olduğunu biliyor. Gerektiğinde kavga etmesi, gerektiğinde kan içinde* kalması gerektiğini biliyor. Ve eğer "Celtics taraftarıyım" diyorsanız bu kültüre, bu tarihe, bu geleneğe yakışmaya çalışın. 

One, Two, Three, UBUNTU! 




"Kan içinde" derken gerçek anlamda kullandım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder